26 Haziran 2013 Çarşamba

ANLAMA ÇABASI

İnsanoğlu varoldu olalı, dil de var olmuştur. Konuşarak anlaşma yollarını hep denemiştir.. Yaradılışın bir parçası olan konuşma, insanoğluna yetmiş midir??
Düşünüyorum da, ilk yirmiki harften oluşan alfabeyi bulan Fenikeliler, kendilerini başka bir şekilde de ifade etmeye, hangi duygu sebebiyle gerek duymuşlar?..
İnsanoğluna yetmemiş; sese notalar, renkler, toprak, resim ve daha birçok yan unsurlar katmış ve sözün gücünü yoğunlaştırmış.. Ve bunların hepsi, duyguların ifade şekli olmuş.. Ve insan yüzyüze ifade edip de anlaşılamadığı duyguları, yorumlanmaya açmış..
''İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşır'' ifadesine, doğrusu inanç bırakmıyor bu durum.
Yazı bulunmuş, yetmiş mi?? O bile, çeşitli şekillere bürünmüş.. Roman, hikaye, masal, şiir vs.. birçok şekliyle karşımıza çıkmış.. Hele ki şiir, yazının en özet ve en derin hali olmuş..  Müzik dallara ayrılmış, farklı farklı el sanatları doğmuş.. İnsanlar kilimlere, duygularını dokumuş, çanak çömleğe ruhunu katmış, resimlerde her duyguyu renklendirmiş vesaire vesaire...
Bütün bunlar anlaşılmak için, duyguları ve düşünceleri başka yollarla ifade edebilmek için.. Bir taraftan, sanatın doğuşu insanı mutlu ediyorken, diğer yandan ''AKIL'' taşıyan varlığın bu duygunun altında bu kadar ezilişi ve bir bakıma içine kapanışı yaralayıcı.. Kaldı ki, hiçbir sanat eseri sahibinin yüzdeyüz anlaşılmasını sağlamıyor ve her insanın kendi dünyasına göre yoruma açık oluyor..
Velhasılı kelam, ANLAŞILMAK VE ANLAMAK, bana göre bu dünyanın en anlaşılamayan ANLAMI...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder